Evet yeni bir haftaya başladık. Haftasonunu dolu dolu geçirmenin arkasından gelen pazartesi çekilmez şimdi demi 😂

Haftasonu eşim “hazırlanın gezmeye gidiyoruz” dediğinde nereye gideceğimizi bilmiyordum. Sonra bir güzel kızımı da hazırladım kendimi. Evden çıkarken”nereye gidiyoruz?” Desemde nafile. Bakalım bu hafta soluğu nerede alacaktık. Düştük yollara. Git git bitmeyen bir yolculuğun sonunda tuz gölü’ne varmıştık. Yolculuğa dayanamayan kızım çoktan uyumuştu 😍 ama tabi bu uyku serüveni araba durana kadardı. Arabayı stop ettiğimiz anda açtı gözleri😂

Tuz gölü harika bir yer. Kesinlikle gidilmeli görülmeli. Ben ilk defa gitmiş olmanın zevkiyle oldukça eğlendim. Çarşaf gibi görüntüsü resmen büyüledi beni. Bastikca ayağının altında tuzlar. Bolca D vitamini… Soframiza gelen tuzun yapılışı… Biz bot giymiştik ayağımıza. Millet hazırlıklı gelmiş. Ellerinde terliklerle çıplak ayakla yürüyenler bile vardı 😅 Ben çok sevdim kesinlikle gitmelisiniz. Masal da her ne kadar botla da olsa orada yürümeye bayıldı.

Şimdi küçük bir alıntıyla tuz gölünün tarihçesini de sizlerle paylaşmak istedim…

Tuz Gölü, Konya ve Aksaray illerinin sınırının kesiştiği yerde yer alır. Türkiye‘nin tuz ihtiyacının %40’ı bu gölden sağlanır. Tuz Gölü’nde tuz, meteorolojik suların yeraltına süzülerek daha önce oluşmuş tuz domlarını eritmesi ve tektonik hatlar boyunca yüzeye taşımasıyla oluşmaktadır.

Türkiye’nin yüzölçümü bakımından ikinci büyük gölü olan Tuz Gölü, çevresindeki platolar arasına gömülmüş bulunan geniş bir tektonik çukurluğun en derin yerindedir. Bu çukurluk Neojen‘de tektonik hareketlerle oluşmuştur. Tuz Gölü‘nün içinde bulunduğu çukurluk doğu, batı ve güneyden faylarla çevrilidir. Kuvaterner’de, daha az yağışlı iklim koşullarında gölün yüz ölçümü küçülmüştür. Zamanla daha da küçülen göl, günümüzdeki durumuna kavuşmuştur.

Share: